Günlerdir Özgür Özel konuşuyoruz. Gözünü kırptı, parmağını oynattı, haber oluyor.
Tek nedeni seçim zaferi değil, gündem belirleyecek eylemleri var.
Yeni siyaset, konuşmaktan çok “gösterme”yi sever, Özel bunu kavramış.
Dahası, Özel konuşmamızın başka bir nedeni de ona hareket alanı sağlayan bir boşluğun olması.
Erdoğan konuşmuyor. Konuştuğu zaman da gerilimden uzak duruyor.
Belli ki, seçim sonucu analizlerinden “Seçmen gerilim istemiyor” sonucu çıkmış.
AK Parti’de mutfağında haftalardır seçim sonuçları, ilçe ilçe masalara yatırılıyor.
Seçim sonucu gerekçeleri şu dört öbeğe toplanmış gibi;
Bir, seçmenin gerilim istememesi.
İki, ekonomik kriz ve onun etkilediği seçmen kitlesi.
Üç, yetkilerin Erdoğan’da toplanması.
Dört, aday seçimindeki kriterler.
Elbette hepsi mümkün. Ancak, bu gerekçeler kaybedilmesi olanaksız görülen yerlerin kaybedilmesini açıklamaz.
Kaybedilen her yerde mi adaylar yanlıştı? Her seçim çevresi aynı ölçüde mi ekonomiden etkilendi?
Milliyetçilik tüm dünyayı sarmışken, ülkece dışında mı kaldık?
Parti yönetiminin masasındaki dosyada yazan “35 yaş altıyla ilişki kurmakta sorun yaşandığı” bilgisi ne olacak peki?
“Aşk Yüzyılı Bitti” kitabımda temel tezin bu yaş bandı olması rastlantı değildi.
Yeni kilidi eski anahtarla açmaya çalışmak sonuç getirmez. Akvaryumda balıksak, akvaryumun suyuna bakmadan balığın hastalığı anlaşılmaz.
Bu ifadeleri çok önemli bir devlet kurumunun iletişimcileriyle paylaştım. 21. Yüzyıl, 20. Yüzyılın kavramlarıyla çözümlenemez, söyledim.
Özel’in iletişimle imtihanı
“Özel’li CHP’nin yumuşak karnı iletişim krizleri olacak” dediğimin ertesi günü, bir gazeteci kabulüyle kriz patlayıverdi.
O “gazeteci”yi tanımıyorum. Muhalif medya mahallesi iyi tanıyor olmalı ki Özel’e vurdukça vurdular.
Özel de “Kapıma gelmiş birini geri çeviremezdim” dedi, geri adım attı.
Liderliğe yürürken yapılmaması gereken en büyük yanlışı yapmış oldu.
Geri adım atan liderin ardından kalabalıklar gitmez. Lider de geçerken uğrayan herkesle görüşemez.
Liderin on düşünüp bir konuşması gerekir. Geçen hafta yazdığım gibi, Özel’in konuşmayı seviyor oluşu en büyük zaafı.
Üstelik hem CHP içinde, hem de dışında çokça tuzak varken.
İki güzel durum
Bir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Danıştay töreninde “Terörü övmediği, şiddeti teşvik etmediği ve hakarete varmadığı sürece insanlar fikirlerini farklı mecralarda özgürce yazabilir, paylaşabilir” cümlesi, siyasal iklimimizin en çok ihtiyaç duyduğu cümleydi.
İki, Sertap Erener’in Eurovision yarı finalinde “Every way that I can” performansı şahaneydi. Bizi güzel anılara götürdü, Eurovision heyecanımızı bize getirdi.
Aklımda kalan
Anneler gününde annesizlik: Annem gideli beş yıl olacak. Annesizliğe alışılmıyor ama şöyle ilginç bir şey oluyor, annen varken öğrendiğini fark etmediğin şeyleri annen yokken anlıyorsun. Annen hayatla aranda bir hava yastığıymış meğer, sorunlarla doğrudan karşılaşınca anlıyorsun. Her gün iş yaptığı için kızdığın anneni, işleri biriktirmemek lazımmış fark ettiğinde anlıyorsun. “Sen de kimseye güvenmiyorsun” diye söylendiğin annen haklıymış, sırtında bıçak darbesi çoğalınca anlıyorsun. Tüm annesiz kalmışların özlemiyle, yaşayan tüm anneleri öpüyorum. Anneler günü kutlu olsun.